Sunday, September 30, 2012
Saturday, September 29, 2012
Friday, September 28, 2012
Wednesday, September 26, 2012
Monday, September 24, 2012
Saturday, September 22, 2012
Thursday, September 20, 2012
Wednesday, September 19, 2012
Monday, September 17, 2012
Bandista / Daima / Aşk Şarkısı
Aşk Şarkısı
Aşk inadına, aşk devrimdir
mağlup, galip ve nikbindir
her sabah, her gece
mücadeledir
Aşk bir molotof kokteyli
bazen elde kalem misali
daim doğrudan eylemdir
pasif direniştir
Aşk İstanbul'da bir sokak
Berlin'de bir squad
b1r, i2i, 3ç bazen binlerdir
Aşk örgütlenmektir
Aşk meydandır, aşk aleni
maskesiz yürümektir
kırılmış bir tüfektir
müşterektir
Aşk bir kadim punk tutumu
karakızıl bayrak oldu
mor, yeşil ve pembedir
rengarenktir
Aşk Ankara'da bir meydan
Atina'da yanan çam
alevler içindedir
Aşk diyalektiktir
söz: Bandista
müzik: Bandista
Kişisel olan politiktir! Aşk ulvi bir duygular fırtınası, bir mide bulantısı, bir delilik örgütleyicisiyse eğer, haydi onu müşterek yaşayalım. İki yana sallanalım, omuzlarımız birbirine değsin, zorlu bir kış geçirdik, neftî, içimizde bir ateş varsa eğer onu alenen yakalım, ısıtalım, ısınalım, cinsiyet bağımsız kendimizden başlayarak örgütlenelim. Zaten düzayak çivit badanalı bir kent başka nasıl kurulur ki?
Saturday, September 15, 2012
Grup Yorum elemanı gözaltında
Grup Yorum, gözaltında bulunan grup üyesi Selma Altın’ın sağlık durumu ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı. “Altın’ın işkencede sağ kulak zarının yırtıldığını duyuran “Yorum” gözaltında bulunan 27 kişinin de işkence muamelesi gördüğünü açıkladı.
İSTANBUL- Grup Yorum, Gazi Karakolu'na bombalı saldırı gerçekleştiren İbrahim Çuhadar'ın cenazesinin Adli Tıp Kurumu’ndan alınması sırasında polis müdahalesi ile gözaltına alınanların, gözaltı sırasında ve emniyette işkence gördüğünü açıkladı.
Grup Yorum, avukatlarının verdiği bilgiye dayandırarak yapılan açıklamada, “Grup Yorum, Grup Yorum Korosu, Tavır Dergisi, İdil Tiyatro Atölyesi elemanlarının da aralarında bulunduğu 27 kişi İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde dünden beri işkence altındalar” denildi.
‘14 SAAT ÇEVİK KUVVET OTOBÜSÜNDE BEKLETİLMİŞLERDİR’
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Grubumuz elemanı Selma Altın, gözaltına alındığı İstanbul Adli Tıp Önü’nden şu saate kadar işkence altında tutulmaktadır. Sabah 03.00’a kadar elleri arkadan kelepçeli bir şekilde 27 devrimci, çevik kuvvet otobüsünün klimaları sıcağa ayarlanarak açılmış , üzerleri gazlı bir şekilde sürekli darp edilerek tam 14 saat çevik kuvvet otobüsü içinde bekletilmişlerdir. Bunun adı işkence’dir.
Grubumuz elemanı Selma Altın yerlere yatırılmış ve polis tarafından darp edilerek beline basılmış, burnu kanamış ve sağ kulak zarı patlamıştır. Yine diğer arkadaşların da vücutlarında darp izleri bulunmaktadır. Bu halde doktora çıkarılmalarına, doktor tarafından rapor verilmesine rağmen tekrar emniyetin işkencehanelerine geri götürülmüşlerdir. Şu an arkadaşlarımızın ne aileleri ne de biz kendileri ile görüşememekteyiz. Üzerlerine giyecekleri kıyafet ve diğer ihtiyaçlarına ilişkin herhangi bir bağ kuramamaktayız.
Selma’nın sağlık durumundan endişe ediyoruz. Yine aynı şekilde arkadaşlarımız Grup Yorum elemanı Dilan Balcı, Tavır Dergisi Sahibi Bahar Kurt, Grup Yorum Korosu elemanı Damla Sandal ve İdil Tiyatro Atölyesi Oyuncusu Bahar Ertürk’ün de akıbetlerini bilmiyoruz”
Grup Yorum açıklamasında, “bütün yaşananların sorumlusu İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün polisleridir” denildi.
Açıklamada ayrıca, “Türkülerimiz, varlığımız, düşüncelerimiz, politikalarımız, örgütlenmemiz sizi korkutmaya yetiyor ! Halk çocuklarını ve devrimcileri katletmenize asla izin vermeyeceğiz!
Selma Altın, Dilan Balcı, Bahar Kurt, Damla Sandal, Bahar Ertürk’ü Derhal Serbest Bırakın !
Grup Yorum Susturulamaz!” ifadeleri kullanıldı.
Friday, September 14, 2012
İranlı şarkıcı Alirıza Kurbani/ Gönlümün Sırrı
Ey vefasız benim kalbimin sırrını dinle
Suskunluğumdan, sustuğumdan dolayı duymazdan gelme
Ey tanıdık, gönül gözüyle bak halıma
Yüreğimin sazına bak, acısına bak, görmezden gelme
Bu gece başucumdayken, kederlerimi gideriyorken
Sabaha kadar gölgeni başımdan eksik etme
Ey gözyaşlarım, akma ve hicap, perde olma ıslak gözlerime
Onu göreceğim zaman gözümün yolunu kesme
Şefkatten muhabbetten başka bir suçu yok divane gönlümün
ant içerim sığınaksızlıktan başka sığınağı olmayan fırtına kuşu gibi
olmuş gönlüm
Allah bunu bilir
Ben her çölde acı ile gözyaşı döken yaban bir bulutum
Umutsuz gönlümün bu coşmuş gözyaşlarımdan başka bir şahidi yok, Allah bilir
Ey vefasız benim kalbimin sırrını anla
Suskunluğumdan, sustuğumdan dolayı duymazdan gelme
Ey tanıdık, gönül gözünle gör
Halıma bak
Yüreğimin sazına acısına bak, görmezden gelme
Thursday, September 13, 2012
Metin Şentürk senfoni orkestrası yönetecek
Görme engelli sanatçı Metin Şentürk BM'de konuşma yaptı. Dünya engellilerine "engel tanımayın" mesajı veren Şentürk'ün yöneteceği senfoni orkestrası dünyayı dolaşacak.
Dünya Engelliler Vakfı (DEV) ve Dünya Engelliler Birliği tarafından Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezi'nde düzenlenen toplantının açılış konuşmasını Görme Engelli Türk sanatçı Metin Şentürk yaptı. DEV ile Dünya Engelliler Birliği Başkanı Şentürk, BM Genel Merkezi'nde yapacağı açılış konuşması öncesinde gazetecilerle bir araya geldi. Şentürk, DEV'in, 6 kıtadan 65 ülkenin katılımıyla kuruluş sürecini tamamlamak üzere olan bir sivil toplum örgütü olduğunu söyledi.
"TÜRKİYE'DE SON 10 YILDA ÇOK YOL KATEDİLDİ" Bu birliktelik üzerinden hem Türkiye'nin bu konudaki rol modelliğini dünyaya taşıyacaklarını hem de engellilere hizmet sunacak projeler oluşturacaklarını ifade eden Şentürk, “Engellilere yönelik pozitif ayrımcılıkla ilgili Türkiye'de son 10 yılda çok yol katedildi. Bu olumlu süreç devam etmektedir ama geçmişteki eksikliklerimizi ve ihmal edilmişliklerimizi 10 yılda tamamlama imkanı yoktur. Eksiklerimiz olmakla birlikte pozitif yöne doğru hareket halindeyiz” ifadesini kullandı. Şentürk, daha sonra, Türkiye BM Daimi Temsilciliği'nin de destek verdiği “Erişilebilir Şehir Yönetmeliği ve Engelliler İçin Evrensel Standartlar” (ENES) konulu toplantının açılış konuşmasını yaptı. Engelli olmanın başarıya giden yolda bir duvar değil sadece aşılabilir bir engel olabileceğini ifade eden Şentürk, “Engelli insanların büyük başarılara imza atabileceğini dünyaya göstererek onların engelli yaşam hakkındaki algılarının değişmesine katkıda bulunabiliriz” diye konuştu. BM Genel Merkezi'nde yapılan etkinlikte katılımcılara, “uluslararası düzenlemeler ve standartlar yoluyla sağlıklı ve erişilebilir ortamların önemi ve nasıl tasarlanabileceği” konusunda bilgilendirme de yapıldı.
ŞENTÜRK 26 FARKLI ÜLKEDE ORKESTRA YÖNETECEK Bu arada, “duyarlılığı artırmak ve engelliliğin daha olumlu algılanmasına katkıda bulunmak” misyonuyla hareket eden Şentürk, “Dünya Engelliler Günü” çerçevesinde 3 Aralık'ta New York'un dünyaca ünlü sanat merkezi Carnegie Hall'de konser verecek 60 kişilik senfoni orkestrasını yönetecek. Şentürk, “görmeyen kondüktör-maestro the blind” temasını öne çıkararak, dünyadaki bütün engellilere hayata tutunmaları yönünde mesaj verecek. Şentürk, bu amaçla konserde kondüktörlük yapacak. Performans daha sonra dünyanın 26 farklı ülkesinde sergilenecek. Şentürk'ün yöneteceği senfoni orkestrasının repertuvarında ünlü film müzikleri “Baba-The Godfather, Şindler'in Listesi ve Bethoven'ın 5. senfonisi” gibi bilinen eserler yer alacak. Sanatçı Şentürk, Türkçe, İngilizce, İtalyanca, Arnavutça, Arapça ve İspanyolca şarkılar ile orkestraya eşlik edecek. (AA)
Wednesday, September 12, 2012
Tuesday, September 11, 2012
Victor Jara - La Partida
Ne zor şarkı söylemek
dehşetin şarkısı olunca.
Dehşetti yaşadığım,
ölümüm dehşetti.
Gördüğüm kendimdi oncasının arasında
ve oncasının sonsuzluk anı içinde
sessizliğin ve çığlıkların
ezgileridir şarkımın noktalandığı.
Hiç görmemiştim böylesini
Hissetmiş ve hissetmekte olduğum
Yeni bir tohumun doğumu olacak bu...
Şili Stadyumu, Eylül 1973
Victor JARA
Monday, September 10, 2012
Ben sessiz bağıranlardanım
Mehmet Erdem'in albümü 'Herkes Aynı Hayatta'yı keşfetmek biraz zaman aldı. Ama Cohen'le, Cash karışımı bu sese daha fazla kayıtsız kalmak da mümkün olmazdı. Zaten onu Kardeş Türküler'den hatırlamanız da olası.
Cumhuriyet Dergi - Mehmet Erdem sesiyle farklı dünyaların kapısını aralıyor. Acıyla karışık bir huzur var tonunda. Ne söylese, ne çalsa onda kendinizi bulma ihtimaliniz yüksek. Erdem aynı zamanda çok sevilen dizi “Leyla ile Mecnun”un da müzikleri yapıyor. Belki de o bir çeşit hikâye anlatıcısı. Kendi deyişiyle deli gibi yaşadığı çocukluğundan miras kalan köy düğünlerindeki sazların tınısında büyüyor. Onun için Berlin Filormoni'yle söylemesiyle Diyarbakır'da kamyon kasasında çalması arasında hiç fark yok.
- Müziğe mandolinle başlamışsınız. Zaten ya flüt ya da mandolin kurbanıyız hepimiz. Nedir sizin hikâyeniz?
Annem öğretmen okulu mezunuydu ve elbette mandolin evimizin demirbaşıydı. Dört yaşındaki bir çocuk bağlama çalamaz, büyük kalır, elleri yetişmez. Sanırım ergonomik olarak en iyi enstrüman mandolin. Ben de öyle başladım, bağlamayı elime sekiz yaşında aldım. Flüt ise benim de kâbusumdu!
- Yalnızca çalar mıydınız, söylemek de var mıydı o yaşlarda?
Arapkirli, Malatyalıyız. Çok türkü vardır kulağımda. Babamda da klarnetçilik vardır zaten. Fark etmeden yoğrulmuşuz türkülerle.
- Malatya'da mı büyüdünüz?
İzmir, Manisa arasında geçti çocukluğum ama yılda üç ay Arapkir'deydim. Bağ, bahçe, sokak... Ağaca tırmandım, düştüm, caddeleri süpürdüm oynarken. Çok yaramazdım. Deli gibi yaşadım çocukluğumu, sokağın kiriyle büyüdüm. Köylerde cümbüşle tanıştım, düğünlerde. Renkli ampuller asılmış bahçeler, rakı içen adamlar, kebap ve tabii gırnata tınıları. Büyülenirdim her seferinde.
- Üniversite yıllarıyla Kardeş Türküler maceranız da başladı. Kardeş Türküler'in hep müzikal hem politik olarak önemli bir yeri var bu ülkede. Nasıl hatırlıyorsunuz o günleri?
Boğaziçi Üniversitesi'ni kazanınca Kardeş Türküler'le tanıştım ilk, sonra beraber çalışmaya başladık. “Her dil özeldir, insanlar kardeştir”. Bunun altına imza atmayan insan olabilir mi? Biz de her dilde şarkılar söyledik. Elbette eskiden daha zordu, daha stresliydi. Sonra her yerde büyük konserler verdik. Her düşünceden adam konserimize geldi. Berlin Filormoni'de de çaldık Diyarbakır'da kamyon kasasında da...
- Boğaziçi'nde Makine Mühendisliği'ni kazan, git sonra Kardeş Türküler'e! Okul bitmesin, müzisyen ol, hem de muhalif olanından vesaire... Aileniz fırçalamadı mı sizi?
Beş yaşından beri enstrüman çalıyordum. Üniversiteyi yedi buçuk yılda bitirdim, dokuz yılda Kardeş Türküler'de çaldım. Tabii itiraz ettiler, “işini yap” diyenler oldu. Onlar da haklı müzisyenlik zordur, emek ister. Hele bizimkisi daha zordu, hakarete uğradık, korktuğumuz da oldu, paramız olmadı hiç ama davamız vardı. O yüzden de şimdi buradayız.
Gemi de kaptan da benim
- Bugüne gelebileceğinizi düşünmüş müydünüz?
Başlangıçla şimdi arasındaki mesafeyi elbette tasarlamamıştım. Şimdi gemi de kaptan da benim. O yüzden daha ağır bir sorumluluğu var yaptığım işin.
- Sesiniz Leonard Cohen'e benzetiliyor. Ruhu olan bir tonunuz var ama ben biraz da Johnny Cash duyuyorum.
Şehirli ozan kavramları hep hoşuma gidiyor. Cohen'le aynı cümlede geçmek çok ağır, çok fazla benim için. Ama Cash de hoşuma gitti. Bana sorarsan her gecenin sonunda Erkan Oğur'un “Misafir”ini dinlerken bulurum kendimi.
- Sezek Aksu'nun “Hâkim Bey”ini yorumladınız. Mayanız da iyi tuttu.
Düzenleme bu işin kalbi. Çok iyi bir şarkıyı piç edebilirsin, sıradan bir şarkıyı yukarı çekebilirsin ama halk ezgileridir gerçek olan. Çünkü onların hikâyeleri vardır. Neden dersen kimse kıçından halk ezgisi uyduramaz. Ben de nereye gidersem sahiplenirim. Bir eve gidersem ev sahibi olurum, kapıyı açarım, buzdolabından servisi ben yaparım. Müzikte de böyleyim, bir şarkıyı söylüyorsam gözümden sakınırım, çocuğum gibi bakarım ona.
- Yaş 34?
Yaş İstanbul!
- Peki ya aşkla aran nasıl?
İçime üzülürüm. Âşık olunca sevdiğini kontrol etmek istersin, düzeltmeyi denersin, istediğin gibi olsun diye yorulursun. İşte iki kişinin birbirini düzeltmeye çalıştığı şeye ilişki diyoruz, bu da zor bir meslek! “Zaman her şeyi çözer şu beklemek olmasa” diyorum bir şarkıda. Her şey değişiyor, tecrübe de parayla satın alınmıyor işte. O yüzden de üzüntülerimizin birikintisi, tortusuyuz. Bazen de yediğimiz kazıkların toplamıyız. Ben sessiz bağıranlardanım, kimse kimseyi dinlemiyor zaten artık. Usul usul konuşmalı, sakin sakin... Kendi derdini bağırırken dinlememek çözümsüzlüktür. Memlekette buna politika diyorlar.
Mehmet Erdem'in ilk solo albümü “Herkes Aynı Hayatta”. Biz ise onu Kardeş Türküler'le tanımıştık. Sesiyle farklı dünyalara götüren, farklı rüyalar gördüren bir müzisyen Erdem. Her şeyden biraz var onda. Deli gibi yaşadığı çocukluğunu, kiriyle büyüdüğü sokakları, köy düğünlerindeki cümbüşü, gırnatası, sazı, sözü ve renkli ampullerin asıldığı bahçelerdeki muhabbetleri ve sisteme tepkisini de müziğinde duymak mümkün.
Sunday, September 9, 2012
Saturday, September 8, 2012
Friday, September 7, 2012
Thursday, September 6, 2012
Tuesday, September 4, 2012
Saturday, September 1, 2012
Subscribe to:
Posts (Atom)