Fairouz's father was Assyrian who fled to Lebanon because of the threat of death due to the Assyrian Genocide committed by the Ottoman Empire 1914-1918.
Thursday, June 26, 2014
Best Of Fairouz --Best oldies Songs.Great hits
Fairouz's father was Assyrian who fled to Lebanon because of the threat of death due to the Assyrian Genocide committed by the Ottoman Empire 1914-1918.
Tuesday, June 24, 2014
Nostalghia - Andrei Tarkovsky (Mother Mother)
Mother, mother
Wives, little wives
Love me too
If you are going to the green garden
Take me too
If you will gather flours
Gather for me too
If you will do wreaths do it for me too
If you will go to the river Danube
Take me too
If you will put the wreaths on the water, put them for me too
Your wreaths were taken by the wind
Mine has drowned
Your friend came from war
Mine didn't
He doesn't come, the letter is not written
He forget me
Monday, June 23, 2014
Hayat Geçer Yasemin Göksu
AlbümAh
Yılı2014
Yılı2014
Hayat soru, hayat cevap
Âh yüküm kendimden ağır
Günah kimin, neydi sevap
Yaz üç beş sunturlu satır
Âh bunca yalan, bunca zulüm içimi kanatır
Bir çocuk susar, umut küser, bir dili kanatır
Ölüm geçer önünden ardından bastığı yerler yaradır Hayat bazen sarsar inancını zulmedenlerden yanadır.
Gerçek nedir, neydi yalan
Bir gün gösterir zaman
Sor kendine acımadan Sen misin gerçek olan
Ah bunca talan, bunca kıyım içimi kanatır
Bir kadın susar, toprak küser, tohumu kanatır
Hayat geçer önünden ardından durduğu yerler yaradır Çoğu zaman sarsar inancını zulmedenlerden yanadır.
Söz: Yasemin Göksu
Bob Dylan: Kağızman’ın narı
Bob Dylan & The Band "Forever Young" - A Tribute To Bob Dylan
Merve Erol, Bob Dylan'ın İstanbul'da 'binlerce konserlik tecrübe'yle ikinci kez verdiği konserini Agos için yazdı.
22 Haziran 2014 Pazar 00:51
MERVE EROL
Bob Dylan’ın ilk İstanbul konseri efsane statüsüne çoktan yerleşti. 1989 itibariyle hâlâ çoraklığını koruyan canlı müzik âleminde (Miles Davis’le beraber) İstanbul Caz Festivali’ne tanrılar katından inmiş gibilerdi. 20. yüzyılın, modern dünya tarihinin en müstesna iki şahsiyeti için çoktan geçerli bu benzetme.
Meğer o konser 'Never Ending Tour’un ilk etaplarından biriymiş. Kim derdi ki Dylan’ı bir değil, iki defa daha izleyeceğiz İstanbul’da? Ama 7 Haziran 1988’de başladığı bu turne kapsamında Amerika’da uğramadığı köy dahi kalmayan, üstelik stüdyo çalışmalarını da gram akasatmayan Dylan daha dün (20 Haziran) yeniden düşüverdi şehre işte.
Konser hakkında yazılan bir sürü tanıtım metninden biri “60’larda ünlüymüş” gibisinden laflarla başlayıp “deneyin” diye bitiyordu. Yahu daha neyi deniyorsun? Bob Dylan sadık ve meselelere ayık dinleyicilerinin yanında, milenyum şuursuzlarıyla da muhatap olmak zorunda artık. Allahtan, aynı ilk ve ikinci konserdeki gibi, seyirciyle yüz göz olmama ilkesine hâlâ sıkı sıkıya bağlı da, hiç anlam veremeyeceği bir sabun köpüğü “entertainment” ortamında eğreti durmayı becerebiliyor hâlâ.
Elli yılı aşkın fiilî müzik hayatında çok çeşitli dönemleri var Dylan’ın. Guthrie / Seeger eksenindeki folk hattı, elektrikli devrimci dönem, Nashville country’leri, blues, pûr rock, Hıristiyan gospelleri, ama her zaman en hasından şarkı erbaplığı... 1997’nin “Time Out Of Mind”ı, loş, tok, dolgun yapısıyla hayatının ikinci baharının başyapıtını müjdeliyordu. Ama orada kalmadı, kendine nefis bir rockabilly orkestrası kurdu, “Love and Theft”, “Modern Times”, “Together Through Life”, en nihayet iki sene önceki “Tempest” albümleriyle kendine yükte hafif, Amerikan şarkı tarihi itibariyle pahada ağır bir yön çizdi. Bir yandan da radyo programları yapmaya başladı ki, tarihin çöplüğünden çekip çıkardığı yerel ve dönemsel müzisyenler eliyle resmen kütüphaneciliğe soyundu. Resim ve heykel sergileri, sanatçılık madalyonunun öbür yüzü.
“Modern Zamanlar”dan anladığımız, şapkasıyla ve ince bıyığıyla hatırlattığı bir Charlie Chaplin duruşu. Dylan’da komediden değil, ironiden söz edilebilir belki, ama çağa kapsayıcı, eleştirel ve popüler bir bakışın mihenk taşını başkalarıyla beraber en çok Chaplin’de gördüğü düşünülebilir. ‘80’leri ve ‘90’ları belirsizce geçiştirmiş Dylan yapıtının son demde vardığı bu yüksek pop terkibine bu zaviyeden bakmak yerinde olur.
Dylan konseriyle beraber 'Black Box' denen, Şahenk’in yeme-içme-eğlence kompleksinin yeni ürünü gösteri alanını da tecrübe ettik. Akustiği iyi olmakla beraber, Ayazağa plazalarının arasına konuşlanmış, AVM kılıklı bir yer. İşte Dylan konserine bu mekânda yeni döneminin startını veren şarkıyla, “Things Have Changed”le başladı. Kendini Chaplin’e selâmla yerleştirdiği modern dönem (ve bilinç) havzasından değişen yeni dünyanın insanlarına genellikle son albümlerinden işlerini bu sahneden söyledi. “She Belongs To Me”den “Tangled Up In Blue”ya, bu yeni havalara uyum sağlayabilecek eski şarkılarını ustalıkla yerleştirdi. Bis kısmında “Blowin’ In The Wind”i bile bu ahenge uyumlu hale getirerek adeta yeniden bestelediğini gördük. Üstelik, artık kapı gıcırtısını aşıp iyiden iyiye perişan olan, ama yine kendi sözünü ve hikmetini en iyi taşıyan sesine uydurabildi şarkılarının bu yeni versiyonlarını.
Aslen Kağızmanlı Bob Dylan, içinden bin tane benzersiz şarkı çıkan bir nar meyvesi olarak, İstanbul’dan böylece geçip gitti yeniden. Altı meşin pantolon, üstü kumarbaz ceketi, bir de gümüş kemeri vardı hakikaten. Eline gitar almadı, piyanodan mızıkaya geçişler yaptı, hiç bitmeyen turnesinin yeni ayaklarına doğru yola koyuldu. Binlerce konserlik tecrübeyle, artık zamanlar değişse de, yakın tarihimize attığı kallavi çentiğin öyle kolay doldurulamayacağını biliyor olmalı.
BOB DYLAN TOUR DATES
August 13-14 - Riverside Theatre, PCEC, Perth (All Ages)
ticketek.com.au, 132 849
August 18-20 - Palais Theatre, Melbourne (All Ages)
ticketmaster.com.au, 136100
August 25 - Brisbane Convention & Exhibition Centre (All Ages)
ticketek.com.au, 132 849
August 29 - Royal Theatre, Canberra (All Ages)
ticketek.com.au, 132 849
August 31 - Entertainment Centre, Adelaide (All Ages)
ticketek.com.au, 132 849
September 3-5 - State Theatre, Sydney (All Ages)
ticketmaster.com.au, 136100
September 7 - Sydney Opera House (All Ages)
sydneyoperahouse.com, (02) 9250 7777
Bob Dylan’ın ilk İstanbul konseri efsane statüsüne çoktan yerleşti. 1989 itibariyle hâlâ çoraklığını koruyan canlı müzik âleminde (Miles Davis’le beraber) İstanbul Caz Festivali’ne tanrılar katından inmiş gibilerdi. 20. yüzyılın, modern dünya tarihinin en müstesna iki şahsiyeti için çoktan geçerli bu benzetme.
Meğer o konser 'Never Ending Tour’un ilk etaplarından biriymiş. Kim derdi ki Dylan’ı bir değil, iki defa daha izleyeceğiz İstanbul’da? Ama 7 Haziran 1988’de başladığı bu turne kapsamında Amerika’da uğramadığı köy dahi kalmayan, üstelik stüdyo çalışmalarını da gram akasatmayan Dylan daha dün (20 Haziran) yeniden düşüverdi şehre işte.
Konser hakkında yazılan bir sürü tanıtım metninden biri “60’larda ünlüymüş” gibisinden laflarla başlayıp “deneyin” diye bitiyordu. Yahu daha neyi deniyorsun? Bob Dylan sadık ve meselelere ayık dinleyicilerinin yanında, milenyum şuursuzlarıyla da muhatap olmak zorunda artık. Allahtan, aynı ilk ve ikinci konserdeki gibi, seyirciyle yüz göz olmama ilkesine hâlâ sıkı sıkıya bağlı da, hiç anlam veremeyeceği bir sabun köpüğü “entertainment” ortamında eğreti durmayı becerebiliyor hâlâ.
Elli yılı aşkın fiilî müzik hayatında çok çeşitli dönemleri var Dylan’ın. Guthrie / Seeger eksenindeki folk hattı, elektrikli devrimci dönem, Nashville country’leri, blues, pûr rock, Hıristiyan gospelleri, ama her zaman en hasından şarkı erbaplığı... 1997’nin “Time Out Of Mind”ı, loş, tok, dolgun yapısıyla hayatının ikinci baharının başyapıtını müjdeliyordu. Ama orada kalmadı, kendine nefis bir rockabilly orkestrası kurdu, “Love and Theft”, “Modern Times”, “Together Through Life”, en nihayet iki sene önceki “Tempest” albümleriyle kendine yükte hafif, Amerikan şarkı tarihi itibariyle pahada ağır bir yön çizdi. Bir yandan da radyo programları yapmaya başladı ki, tarihin çöplüğünden çekip çıkardığı yerel ve dönemsel müzisyenler eliyle resmen kütüphaneciliğe soyundu. Resim ve heykel sergileri, sanatçılık madalyonunun öbür yüzü.
“Modern Zamanlar”dan anladığımız, şapkasıyla ve ince bıyığıyla hatırlattığı bir Charlie Chaplin duruşu. Dylan’da komediden değil, ironiden söz edilebilir belki, ama çağa kapsayıcı, eleştirel ve popüler bir bakışın mihenk taşını başkalarıyla beraber en çok Chaplin’de gördüğü düşünülebilir. ‘80’leri ve ‘90’ları belirsizce geçiştirmiş Dylan yapıtının son demde vardığı bu yüksek pop terkibine bu zaviyeden bakmak yerinde olur.
Dylan konseriyle beraber 'Black Box' denen, Şahenk’in yeme-içme-eğlence kompleksinin yeni ürünü gösteri alanını da tecrübe ettik. Akustiği iyi olmakla beraber, Ayazağa plazalarının arasına konuşlanmış, AVM kılıklı bir yer. İşte Dylan konserine bu mekânda yeni döneminin startını veren şarkıyla, “Things Have Changed”le başladı. Kendini Chaplin’e selâmla yerleştirdiği modern dönem (ve bilinç) havzasından değişen yeni dünyanın insanlarına genellikle son albümlerinden işlerini bu sahneden söyledi. “She Belongs To Me”den “Tangled Up In Blue”ya, bu yeni havalara uyum sağlayabilecek eski şarkılarını ustalıkla yerleştirdi. Bis kısmında “Blowin’ In The Wind”i bile bu ahenge uyumlu hale getirerek adeta yeniden bestelediğini gördük. Üstelik, artık kapı gıcırtısını aşıp iyiden iyiye perişan olan, ama yine kendi sözünü ve hikmetini en iyi taşıyan sesine uydurabildi şarkılarının bu yeni versiyonlarını.
Aslen Kağızmanlı Bob Dylan, içinden bin tane benzersiz şarkı çıkan bir nar meyvesi olarak, İstanbul’dan böylece geçip gitti yeniden. Altı meşin pantolon, üstü kumarbaz ceketi, bir de gümüş kemeri vardı hakikaten. Eline gitar almadı, piyanodan mızıkaya geçişler yaptı, hiç bitmeyen turnesinin yeni ayaklarına doğru yola koyuldu. Binlerce konserlik tecrübeyle, artık zamanlar değişse de, yakın tarihimize attığı kallavi çentiğin öyle kolay doldurulamayacağını biliyor olmalı.
BOB DYLAN TOUR DATES
August 13-14 - Riverside Theatre, PCEC, Perth (All Ages)
ticketek.com.au, 132 849
August 18-20 - Palais Theatre, Melbourne (All Ages)
ticketmaster.com.au, 136100
August 25 - Brisbane Convention & Exhibition Centre (All Ages)
ticketek.com.au, 132 849
August 29 - Royal Theatre, Canberra (All Ages)
ticketek.com.au, 132 849
August 31 - Entertainment Centre, Adelaide (All Ages)
ticketek.com.au, 132 849
September 3-5 - State Theatre, Sydney (All Ages)
ticketmaster.com.au, 136100
September 7 - Sydney Opera House (All Ages)
sydneyoperahouse.com, (02) 9250 7777
Saturday, June 21, 2014
Zehra Bilir - Eledir Oğul Eledir ( Ha Bu Diyar )
1943'te radyo aracılığıyla sesini duyurmuştur. 1944'te halk türkülerini sahne üzerinde ilk kez okuyan türkücüdür. 1930'larda Darülbedayi'de balerin olarak çalışan Zehra Bilir, fark edilen müzik yeteneğini yönlendirmek amacıyla besteci ve kanun sanatçısı Artaki (Terziyan) Candan (1885-1948)'dan ve Hüseyin Sadeddin Arel (1880 - 1955)'den dersler aldı.
Sanatçı; sahneye şalvar, çarık gibi giysilerle çıkması ve özellikle elindeki mendili sallamasıyla ve türküleri yörelerine ait otantik özellikleriyle okumasıyla büyük ilgi toplamıştır. Birçok türkü derlemesi de yaparak Türk halk kültürüne büyük katkıda bulunan Zehra Bilir, 1952 senesinde, ardında pek çok plak bırakarak müzik hayatından çekilmiştir. Zehra Bilir, 28 Haziran 2007’de yaşadığı huzurevinde 94 yaşında yaşında vefat etti. 4 Temmuz 2007’de Zincirlikuyu Camii’nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından, Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Friday, June 20, 2014
Thursday, June 19, 2014
ASTOR PİAZZOLLA
İki yaşındayken ailesi New York'a yerleşti, 1937'ye kadar ABD'de yaşadı. Annesi terzi, babası berberdi. Mahalle arkadaşı Rocky Marciano daha sonra dünya ağır sıklet boks şampiyonu olacak, bir grup arkadaşı Kaliforniya'da Alcadraz'da, bir kısmı New York'ta Sing-Sing'de oturmak zorunda (!) kalacaktı. Ama o kendini müziğiyle kurtardı. 10 yaşındayken tango orkestralarının önemli çalgısı bandoneonu ustaca çalışıyla ün kazandı, 1934'te tango şarkıcılarının kralı sayılan Carlos Gardel ile çalmaya başladı. Piazzolla bestelediği oda müzikleri, senfoniler, bale müzikleri ve tangolarında kendine özgü stiline her zaman sadık kaldı.
1954'te eğitim için bursla Paris'e gitti, ünlü Fransız eğitmen Nadia Boulanger'den ders aldı ve Gerry Mulligan ile de orada tanıştı. Bir yıl sonra Arjantin'e döndü, tangoyu monotonluktan kurtarmak için bir sekizli kurdu ve kendi tango stilini kabul ettirmeyi başardı. O günlerin en ünlü iki tango topluluğu için 200'den fazla parça düzenledi ve Buenos Aires Üniversitesi'nde konser veren ilk tango müzisyeni oldu. Kısa zaman sonra tiyatro toplulukları, film ve plak şirketlerinden beste siparişleri almaya başladı. Paris Opera Orkestrası Yaylı Çalgılar Topluluğu ve La Scala Opera Orkestrası müzisyenleriyle konserler verdi, 100'den fazla kayıt yaptı. Dünyanın en ünlü senfoni orkestraları onun bandoneon konçertolarını yorumladı.
Sunday, June 15, 2014
Jazz singer Jimmy Scott dies at 88
Jazz singer Jimmy Scott dies at 88
Jimmy Scott, the US jazz
singer whose high and haunting voice earned him many high-profile fans
and a Grammy nomination, has died at the age of 88.
Scott had the rare genetic condition Kallmann's Syndrome, which meant he never reached puberty and his voice did not deepen. Madonna once described him as "the only singer who makes me cry".
He also recorded with Lou Reed and appeared on the soundtrack to 1990s TV drama Twin Peaks.
Speaking of his voice, which was often mistaken for a woman's, he said: "I learned that it was a gift that I was able to sing this way.
"Many times, I'd think, I'd love to try this in a lower register... but then after a while you think, sing with what you got."
'Masterpiece' Scott began his recording career in the 1950s. By 1962, he had been signed by Ray Charles, who also produced his album Falling in Love Is Wonderful.
Scott regarded the album as his "masterpiece" - but it was withdrawn from sale after a matter of weeks because of a legal wrangle with his former record label, and Scott withdrew from the music industry.
He then took jobs including as a shipping clerk, waiter and a ward captain for the Democratic Party before a late musical renaissance in the early 1990s.
All the Way, which was released in 1992, was nominated for a Grammy Award for best jazz vocal performance.
Scott's career blossomed late in life as he continued to record and tour.
Saturday, June 14, 2014
Hariçten Gazelciler 2 - Kaç Aşk Var Ki ?
Hariçten Gazelciler’in vokalisti hayatını kaybetti
12 Haziran 2014
Hariçten
Gazelciler grubunun vokalisti ve çağlama isimli enstrümanın mucidi Ömür
Kılıçaslan, sabaha karşı evinin balkonundan düşerek hayatını kaybetti.
2001 yılında İzmit’te kurulan Hariçten Gazelciler adlı alternatif müzik grubunun solisti, İstanbul müzik piyasasının tanınan isimlerinden Ömür Kılıçaslan’ın vefat haberi, grubun sosyal medya hesaplarından duyuruldu.
Mucidi olduğu çağlama isimli enstrumanıyla adını müzik tarihinin sayfalarına altın harflerle yazdıran Kılıçaslan, 1998 yılında Rock müzik grubu Çamur’un bas gitaristliğini üstlenmişti.
Kılıçaslan’ın cenazesi bugün ikindi namazına müteakiben Sarıyer Eski Bahçeköy Mezarlığı’na (Orman Fakültesi yanı) defnedilecek…
2001 yılında İzmit’te kurulan Hariçten Gazelciler adlı alternatif müzik grubunun solisti, İstanbul müzik piyasasının tanınan isimlerinden Ömür Kılıçaslan’ın vefat haberi, grubun sosyal medya hesaplarından duyuruldu.
Mucidi olduğu çağlama isimli enstrumanıyla adını müzik tarihinin sayfalarına altın harflerle yazdıran Kılıçaslan, 1998 yılında Rock müzik grubu Çamur’un bas gitaristliğini üstlenmişti.
Kılıçaslan’ın cenazesi bugün ikindi namazına müteakiben Sarıyer Eski Bahçeköy Mezarlığı’na (Orman Fakültesi yanı) defnedilecek…
Sunday, June 8, 2014
Sema Moritz - Kaçsam Bırakıp
Üniversiteyi bitirdikten sonra 1981 yılında Berlin'e gitti 1981'de işçi kadınlardan oluşan bir koro kurdu ve yönetti, "yabanel" grubunu kurdu, Avrupa'da bu grubuyla birçok uluslararası festivallere katıldı 1984 yılından başlayarak Tahsin İncirci'nin bestelerini ve aynı zamanda şefliğini yaptığı Berlin Kreuzberg Dostlar Korosu'nda solist olarak Nazım Hikmet şarkılarını söyledi, 1987 yılında kendi grubu Sema & Taksim'i kurarak geleneksel Türk müziğini kendi yorumu „jazz a la turca" olarak seslendirdi, konserlerinde ve albümlerinde Nazım Hikmet bestelerine yer verdi Giora Feidmann ile ortak çalışmalarla Yiddisch Liedler söyledi, Tunçel Kurtiz'le Nazım Hikmet'in „Şeyh Bedreddin Destanı"nı seslendirdi, ve yurt içinde ve yurt dışında birçok şehirde turneler yaptı.SEMA İstanbul - Berlin arasında yaşayan bir sanatçı. Yunus Emre' den Nazım Hikmet' e, Bertolt Brecht' ten "Anneler & Ninniler' e kadar uzanan projeleri var. 1895 - 1940 arası İstanbul' da sahne almış kadın şarkıcıların söylediği tangolar, fokstrotlar, valsler, operetler yoğunlaştığı dallardan biri.
Ve dünyaya "Efsane Hanımlar"ı tanıtmak gibi bir misyonu var artık...
Sema dünyada "oktavlar arasında dolaşan "taş plak sesli kadın" olarak yerini
çoktan aldı.
Saturday, June 7, 2014
Allegra Ensemble Müzik Topluluğu | Anlatacaklarım Var
Friday, June 6, 2014
Thursday, June 5, 2014
Tayfun Talipoğlu - Lokman Hekimin Sev Dediği
Bu yürek
Seni seveceğini biliyordu herhalde
Bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir
Bire bin veren buğday
Elmadaki mayhoşluk
Hukuki beşer
Çınçınlı hamam
Çizmeli kedi
Sanki elleriyle koymuşlar gibi
İkimizden bir işmar.
Seni sevmemiş olsam , sözlerim yarı yarıya
Gözlerim yarım
Ellerim çolak Hüseyin eli
Seni sevmesem , nefes almayı beceremem ki
Bugün günlerden ne ?
Cumartesi
Seni sevdiğim için Cumartesi elbet
Seni sevdiğim için bak temmuz ayındayız
Ayşe onbaşı , Pir Sultan Abdal , büsbütün sevdalıyım sana
Bu gemiler nereye gidiyor seni sevdiğim için
Seni sevdiğimden suyun akası geliyor
Bacaların tütesi
Nurhayatın halleri , seni sevdiğim için güzel
İbrahimin dilleri
İnsan seni sevince tutsaklığa kızar tabi
Savaşın adı geçse cinifrit olur
Ereğlinin kömürünü düşünür , ne kömür o be
Ramanı düşünür , Çukurovayı düşünür
Seni sevdiği için , Haliçte bir uğultu
Marmarada bir deniz
Isparta bahçesinde güller
Seni sevdiği için goncalanıyor
Seni sevdiğim için kilim dokuyorlar Avşarda
Yarın sabahlar seni sevdiğim için icat edildi
Penisilin , halk şiiri , canlı sinema
Mapushaneler , yedi düvel , harbi İspanyol nezlesi
Sultan Hamid , Don Civanni
Ne bilsinler seni sevdiğimi
Başaklamayan yulafa söylemeli
Cılk yumurtaya, paslı demire
Kulağını bükmeli kurtlu kirazın
Hoşnut değillerse bu gidişattan
Akıl etsinler seni sevdiğimi ,
Yeşille turuncunun kafa barıştırması bu sevdadan ötürü
Tepemizdeki o göçmez tavan,
Sulardaki yakamoz , ortancadaki pembe
Ben seni sevdim diye
Bingöl vilayetinde kamyondan inince
Tığ gibi bir delikanlıya soruyorum
Siz nerenin bulutlarısınız böyle ?
Biz sizin sevdanızın bulutlarıyız!
Bir yıldızlı akşamı varsa Ankaranın
1953 kışları içinde
Karnı tok , sırtı pekse hısım akrabanın
Konu-komşu dirlik düzenlik içindeyse
Birbirimizi daha çok sevelim diye
İnsan seni sevince iş-güç sahibi oluyor
Şair oluyor mesela
Meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri
Caysın be güzel!
Caysın be iyi!
Tütünü bırakıyor , tütün neyime zarar
Keseme zarar , ciğerime zara , sevdama zarar
Seni sevince adamın pabuçları eskimiyor
Beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi
Seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen
Saçları zencefilli
Erkencecik evine dönmek istiyor canı
Hep seni düşün
Hep seni yaşat
Hep seni yıka
Seni doyur üç öğün
Seni bir kanım uyut , sonra uyandır
Lokman hekim , seni sev diyor bana!
Seni sevmeseydim , ilkbaharı kodunsa bul gayrı
İstanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde
Umut diye bir şey yoktu ki seni sevmeseydim
Hak , hukuk , bereket diye
Eşitlik , kardeşlik , hürriyet diye
Yüreğime sağlık ne iyi ettim..!
-Metin Eloğlu-
Tuesday, June 3, 2014
Subscribe to:
Posts (Atom)