Wednesday, June 27, 2012

'Mezopotamya Senfonisi'



Fazıl Say haklı çıktı

"Bu benim başyapıtım" diyen Fazıl Say haklı çıktı. Bestecinin İstanbul Müzik Festivali kapsamında prömiyeri gerçekleştirilen 'Mezopotamya Senfonisi' dakikalarca ayakta alkışlandı
Fazıl Say haklı çıktı
ŞENAY AYDEMİR
İstanbul Müzik Festivali’nin en çok merak edilen konserlerinden birisiydi ‘Mezopotamya Senfonisi.’ Fazıl Say ’ın ‘başyapıtım’ dediği eserin dünya prömiyeri, önceki gün Haliç Kongre Merkezi’ni dolduran üç bin kişi tarafından ayakta alkışlandı. Konser ayrıca, benim de aralarında bulunduğum hiç de azımsanmayacak sayıda insanın geçmişi neredeyse yüz yıla dayanan, ancak nedendir bilinmez bugüne kadar fark etmediğimiz yepyeni bir enstrümanla da tanışmış oldu: Theremin Gürer Aykal yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın eşlik ettiği programın ilk bölümünde Fazıl Say , Beethoven’ın 3 numaralı do minör Piyano Konçertosu’nu seslendirdi. Say’ın konçertoyu icra ederken gösterdiği maharet salondakileri öylesine etkilemiş olmalı ki, kısa bir es anında herkes bir anda nefesini bıraktı ve yeniden ‘derinliklere’ daldı. Konçerto bittiğinde ise iki koltuk ötemde oturan 30’lu yaşlarında bir adam “İşte bu be...” diyerek ayağa fırladı. Say’ın bu yorumu öylesine beğenildiği ki yoğun istek üzerine yeniden sahneye geldi ve ara öncesinde ‘Kara Toprak’ isimli bestesini seslendirdi.

Mezopotamya dünyası
Aradan sonra ise ‘Mezopotamya Senfonisi’ni dinleme fırsatı bulduk. Say, ‘Ovada İki Çocuk’, ‘Dicle’, ‘Ölüm Kültürü Üzerine’, ‘Melodram’, ‘Ay’, ‘Güneş’, ‘Kurşun’, ‘Fırat’, ‘Savaş Üzerine’ ve ‘Mezopotamya Ağıdı’ adı altında on bölümden oluşturduğu senfonisinde bu kez yerel tınılara ve enstrümanlara daha az yer vermişti. Elimdeki programı dikkatle takip etmeye çalışarak aldığım notlara bakarak ve müzik konusunda çok da uzman olmadığımı hatırlatarak söyleyebilirim ki ‘Ölüm Kültürü Üzerine’, ‘Güneş’, ‘Fırat’, ‘Savaş Üzerine’ ve Mezopotamya Ağıdı’ bölümlerinden etkilendiğimi ve Say’ın “Bu benim başyapıtım” görüşlerine katıldığımı belirtmek istiyorum.
Yavuz Turgul’un ‘Gönül Yarası’ filmindeki meşhur sahnede söylenen “Bu şarkıda ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerekir” sözünden hareketle söylersek, notalardan anlamıyorum ama özellikle yukarıda andığım bölümlerin duygusunun bana geçtiğini söylemeliyim. Tabii bunda ikinci bölüm öncesinde gösterilen ve Say’ın Mezopotamya Senfonisi üzerine görüşlerini paylaştığı video görüntülerinin de payı var.
Hasılı, son nota da icra edilip konser bittikten sonra başka iki sıra önümde oturan büyük yazar Yaşar Kemal olmak üzere binlerce kişinin ayakta alkışladığını belirtelim. Borusan Filarmoni Orkestrası’nın icra yeteneğini, senfoniye eşlik eden Bülent Evcil (bas flüt) ve Çağatay Akyol’un (bas blokflüt) emeklerini unutmadan...

KONSERİN KEŞFİ
Konserin benim ve konser sonrasında sorma fırsatı bulduğum tanıdıklarım için en önemli keşfi ise ‘theremin’ isimli enstüman oldu. Bu tanışmanın oldukça geç olduğunu ifade etmek gerek. 1928 yılında Rus Profesör Leon Theremin tarafından icat edilen aletin kontrolü iki metal anten arasında sağlanıyor. Bu antenler aleti çalan kişinin ellerinin pozisyonunu algılıyor. Bir el ile titreşim dalgaları gönderilirken, diğer el sesin şiddetini ayarlıyor. ‘Mezopotamya Senfonisi’nde orkestraya eşlik eden Carolina Eyck bu enstrümanla inanılması güç sesler çıkarmayı başardı. Merak edenler YouTube’tan bu aletin ustalarının performanslarını seyretmeliler. Bu keşfin elektrik sinyallerini büyütüp bağlı olan hoparlörlere göndermede de kullanıldığını ekleyelim.